23 Şubat 2012 Perşembe

aşk 3 köşeli bir dairedir


-Mmmm...şey biz ne konuşacağız ya iste benimle dalga geçiyor salak
-Ya seni sevdiği için takılıyor sana. Keske bana da takılsa.
-Gercekten beni seviyor mu?
-Tabi ki bence siz daha sık gorusmelisiniz çok iyi arkadas olacağınıza eminim.
-Bakalım ben de onunla daha yakın olmak isterim tabi.
-O zaman hem bizim aramizi da yaparsın he?
-Tabi tabi

 'Ah benim saftirik arkadasım ben de çok istiyorum onunla yakın olmayı. Ben de çok istiyorum onunla birlikte olmayı. Ben de artık mutluluğu bulmak istiyorum.' diyemedim. O beni S`nin yanına ittikce aslında kendi sonunu da hazırlıyordu. Peki ben ne yapacagım? Sırf kendi mutluluğum için arkadasımı çifte mutsuzluğa mı iteyim? Bu çok bencilce. Bunu duyarsa hem bana hem S`ye hem de kendine güveni kalmayacak. Belki de bu dünyada artık kimseye güvenemeyecek. Bu olay hayatında çok derin yaralar acacak. Ben vazgeçersem bu sevdamdan sadece olması muhtemel mutluluğumu elimden kaçıracağım. İleride birgun başka birinde gercek mutluluğumu bulabilirim belki de. Benim mutluluğum baskasının mutsuzluğu olmamalı. Ki bu kisi bu kadar iyi niyetli bu kız asla olmamalı. Ben kendimi bu sekilde ikna etmiş ve bu aşktan vazgeçmiştim. Zaten okul da bitiyor bir daha birbirimizi görmeyiz bile diye düşünüyordum. Okul bitti ve üzerimde hafiflik ve mutluluk yerine ağır, çok ağır bir acı vardı. Kalbimin bir parçasını kaybetmiştim adeta. Kız arkadasım da çok mutsuzdu. Çünkü o da S aralarında birşey olamayacağını biliyordu. Ama o benim gibi vazgeçmeye niyetli degildi. Sonuna kadar savaşacaktı bu ask için. Farklı bölümler de olsa arkadaşımla aynı üniversiteyi kazandık. Fakat butun yaz onu gormedim. Ne onu ne de siniftan baska birini. Yeni bir hayati ve yeni bir gelecegi bekliyordum sabirsizlikla. Geçmişteki herkesi unutacaktim. Okul basladi ve İkimizin de dersleri çok yogun olmadıgı için ilk sene yine bol bol görüşüyorduk arkadaşımla. Ama aramızda mesafe vardı artık. Ben çok değişmiştim. Kendime güvenim gelmiş ve artık kendim için yasamaya karar vermiştim. Gecmisi silmiştim tamamen. Birgun yine öğle arasında arkadaşımla yemeğe çıktık. O her zamanki gibi sürekli S'den bahsediyordu. Bu bana ne kadar ağır gelse de suratımda sahte gülümseme ile ona destek olmaya çalışıyordum. Sonra bana hiç onunla konuştun mu diye sordu. Ne konuşması adını bile hatırlamak istemiyordum. Sonra bana onu aramamı ve bakalım nasılmış, hayatında kimse varmışmış diye sormamı istedi. Ben asla olmaz dedim. Fakat saatlerce ikna etme cabaları sonucu aramaya karar verdim. Ben heyecandan ölecektim,titremeye başladım. Birden kulağıma telefonu yapistirdi. Ben daha ne olduğunu anlamadan bir ses geldi. Onun sesi. Bir anda kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpmaya başladı. Sesi kalbimde yankılanıyordu. - Alo Alo kimsiniz? Alooooo.....

20 Şubat 2012 Pazartesi

Bana neler oluyor?

Benim katı kurallarım vardı Bir güneş açtı icimde hepsi eridi buhar oldu Benim duvarlarım vardı Bir deprem oldu kalbimde yıkıldı yerle bir oldu Benim sessizliğim vardı Bir kuş kondu pencereme icime güzel melodiler doldu Benim korkularım vardı Hepsinin karşısında durmaya cesaretim oldu Benim bitmeyen kışlarım vardı Dört mevsim ılık bir bahar oldu Benim yalnızlığım vardı Uzaklara gitti bir daha gelmemek üzere kayb
oldu

14 Şubat 2012 Salı

Sevgililer günü yazısı

Her yerde sevgililer gunü kutlanıyor büyük coşkuyla. Televizyonda her 2 reklamdan biri,magazalardaki vitrinlerin her biri sevgililer günunü hatırlatıp dürüyor. Sevginin sınırlandirildigi,sınıflandirildigi,ayiplandigi,suc sayıldığı,sapkınlık sayıldığı,hastalık sayıldığı bir toplumda böyle bir gunün kutlanması nasıl bir çelişkidir? Bir erkek bir kadını bir kadın bir erkeği sevdi mi sorun yok. Neden iki erkeğin ya da iki kadının birbirini sevmesi bu kadar zor. Sevginin cinsiyeti,sekli semali olur mu? Neden sevgiyi kalıplara koyup onu hapsedip yok ediyoruz. Savaşların,kavgaların,cinayetlerin dolu dolu yaşandığı bu dünyada birini safca,önyargısizca sevmek sadece sevmek neden bu kadar suc. Sevginin nesi bu kadar tiksinc nesi bu kadar sapıklık nesi bu kadar hastalıklı söyleyin bana? Kimi,nasıl sevebilecegime kim,nasıl karisabilir? Kimi seveceğin ne senin ne de baskalarının tercihi olmamalı. Sevgi tercih edilmeden icinden geldigi gibi yaşanmalı. Sevgililer gunünüz kutlu olsun.

Kandirmaca

Bugün yine o gün geldi. Herzamankinden daha yalnız hissettiğim gün kendimi. Yalnızlar için bugün dışarısı oldukça tehlikeli. Her yer vicik vicik sevgi dolu,bulandırıyor midemi. Ask denen kandırmaca kor etmiş el ele gezenleri. Sevgi kolayca harcayıp bitiyor tıpkı bir kutu çikolata gibi. Ask obezleri dolmuş etraf,yutuyorlar tüm sevgiyi. Ask aslında tamamen şans isi. Doğru kisiyi buluncaya kadar pes etmemeli. Ama yok öyle biri bu da bilinmeli.

11 Şubat 2012 Cumartesi

aşk üç köşeli bir dairedir-2

Ben de gözümü ona dikmiştim. Aslında benim bu yaptıklarımı bir başkası ona yapsa çocuğu dayaktan öldürürdü. Cezamı merak ediyordum doğrusu. O kadar yakındı ki bana nefesini dudağımda hissettim. O da benimkini hissediyordu herhalde. Bana ne olduğunu bilmiyordum ama karnıma ağrı girdi birden. Tam dudağı dudağıma değecekken arkadan bir ses geldi. Hademe Arif amca geliyordu. Birden nefesi uzaklaştı, üzerimden kendini yanıma attı. Arif amca bağırıyordu. Ne işiniz var burada lan sizin? Dersiniz yok mu yürüyün gidin zaten işim çok. Koşarak oradan uzaklaştık. O günden sonra birkaç gün arkama oturmadı, başka sırada oturdu. Şaka filan da yapmadı. Ben sürekli onu gözetliyordum. Arada onun da bana baktığı oluyor gözgöze geliyorduk. Tabi bir de yanımdaki kız arkadaşımla uğraşıyordum. Ya çilekli neden SS bu aralar burda oturmuyor? Acaba ben birşey mi yaptım bilmeden? Gidip bi sorsana halini hatrını ne de olsa siz erkek erkeğe daha iyi muhabbet edersiniz. Neden arkadaşımın SS ile bu kadar ilgilendiğini bilmiyordum. Ama SSnin yanına gidip konuşacak cesaretim de yoktu. Zaten sonraki gün kendi geldi ve yine eski günlerimize döndük. Onun dersleri benden daha kötüydü ama yine de bilemediğim soruları ona soruyordum. Yanına oturuyor ve baş başa düşünüyorduk cevabı. Benim gerçek sorularım Acaba benim hakkımda ne düşünüyor? Bana aşık mı? Yoksa pişman mı oldu yaptığından? gibi bir dünya soru. Bazen kimse yoksa etrafta başımı omzuna koyuyordum. O anda kanatlarım çıkıyordu resmen. Mideme kelebekler istila ediyordu. Fakat cevaplarımı alamadan yerime geçiyordum.

Artık okulun son günleri derslerin boş geçtiği günlerdi. Ben harıl harıl test çözüyordum. Ama aklım SS'deydi. Dışarıya çıkmazdım genelde sınıfta otururdum o yıllarda. Asosyalin alasıydım yani. Birgün hava çok sıcak olduğu için camı açtım ve camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Tabi bu güzel havada herkes dışarıdaydı.Birden omuzuma birinin dokunması ile irkildim.Arkamda SS vardı. Heyecan,karın ağrısı başladı bende. Ne güzel hava neden buradasın dedi. Bilmem sevmiyorum dışarısını dedim. Tekrar cama döndüm ve dışarı baktım. O anda belimden tuttu ve beni cama doğru ittirdi iyice. Tamamen bana yaslanmış iyice bastırıyordu arkamdan. Ben kalakaldım o anda. İyice sertleşmişti ve canımı yakıyordu. Giyinik sevişmek bu olsa gerekti. Ama canım yanmıyor aksine dünyanın en mutlusuydum. Uçuyordum,uçuyorduk. Öylece kaldık biraz. Sonra ona döndüm.Bana yaklaştı ve dudağımın kenarını yavaşça öptü. O an ona sarılıp saatlerce öpüşmek geçti içimden. Kendimizi toparladık ki o anda içeri biri girdi. Giren kız arkadaşımdı. SS hızlıca dışarı çıktı. Arkadaşım yanıma geldi ve suratı düşmüştü. Ağlamaya başladı birden. Noldu şimdi durup dururken neden ağlıyorsun dedim. Görmedin mi bana kaç gündür  ne kadar soğuk davranıyor. Şimdi de ben geldim nasıl gitti hemen. Söylesene bana karşı birşey hissediyor mu  yoksa bu şakaları beni kardeşi gibi gördüğü için mi yapıyor? Ya çilekli ben ona aşık oldum çok kötü hissediyorum kendimi. Nolur onun bana karşı duygularını öğren ve bizim aramızı yap. Hem sen onunla samimi sayılırsın yani konuşuyorsunuzdur kızlardan filan. Sevgilisinden ayrıldığını biliyorum ama benim hakkımda ne düşünüyor öğren tamam mı? Akşam telefon aç konuş. Ama biz o kadar samimi değiliz ki. Nasıl değilsiniz baksana az önce başbaşa konuş muyormuydunuz? Ne konuştunuz az önce başbaşa anlat bakayım bana.......

dolmuşum!


Dans kursundan yorgun argın eve dönüyordum. Dolmuşta 1 kişilik gibi görünen ama aslında yarım kişilik olan yer vardı. Neyse ki fazla yer kaplamadığım için sığdım oraya. Parayı verdim ve kafamı dayadım arkaya, cama doğru döndüm. Sol tarafımda epey irice biri vardı bana göre. Beni sıkıştırdıkça sıkıştırıyordu. Sonra farkettim bacağı bacağıma değiyordu. Aslında değmiyordu bacağım onunkinin altında kalmıştı. Rahatsız olur diye çektim bacağımı. Ama onun hoşuna mı gitti bilmem daha da yaklaştırdı yine. Bu sefer benim de hoşuma gitmişti. En azından sıcaktı ve ben çok üşüyordum. Bir an gözgöze geldik ve bana gülümsedi. Ben kafamı arkaya dayamış ona dönüktüm. O da bana döndü. O kadar yakındık ki nefeslerimiz karışıyordu birbirine. Elini bacağıma attı birden. Ben iyice ısınmıştım. Ben de onunkine elimi attım. Sonra bacağımdaki eli ile elimi tuttu. Sıcacıktı eli. Sımsıkı elele tutuştuk. Ben gözümü kapadım. Sanki saatlerce öyle kalakaldık. Sonra birden bir soğukluk geldi üzerime. Ellerim buz gibi olmuştu. Titriyordum. Bir ses duydum. ŞŞŞTTT sen baksana geldik son durak. Gözümü açtım dolmuş bomboştu ve şoför bana bakıp gülüyordu. Kendimi dışarı attım hemen. Karanlık ve ıssız yollar beni bekliyordu.

10 Şubat 2012 Cuma

aşk üç köşeli bir dairedir-1





Lisenin son senesi nihayet gelmişti. Herkes gelişigüzel bir yere oturdu. Ön sıraların vazgeçilmezi ben bu sefer daha arkalara geçmeye karar vermiştim. SS ise arkamda oturuyordu. Aslında onu arkamda oturana kadar, 2 sene boyunca hiç fark etmemiştim. Yanında biran olsun ayrılmadığı bir erkek arkadaşı oturuyordu. Benim yanımda ise benim ayrılmadığım kız arkadaşım vardı. Ben herkesle kolay kolay iletişim kuramam ama birkaç kız arkadaşımla gayet samimiydim. Erkeklerle hep aramda bir mesafe vardı. Tam bir inektim o yıllarda. Aslında ders çalışarak kendimden kaçmaya çalışıyordum. Beynim patlayana kadar anlayıp anlamadan çalışıyordum. Sadece etrafımda bir kaç kişi ile konuşuyordum. Önümde oturan ve yanımda oturan iki kız arkadaşım ve arkamda oturan gıcık SS. Onunla sürekli kavga ederdik. Aslında tatlı kavgalardı bunlar. Sürekli benim birşeyimi alır bir yere saklar, beni gıcık ederdi. Ben de onu gıcık etmek için elimden geleni yapardım. Arkamdan bana vururdu ben de onun kafasına silgi fırlatırdım. Ne kadar da çocukça şeyler. Bu kavgalar bende bağımlılık yaratmıştı. İkimizin de hoşuna gidiyordu bu. Ara sıra bana çok iyi davrandığı da oluyordu. Sonraları bu kavgalara benim kız arkadaşım da katılmıştı. SS onu kardeşi gibi gördüğü için bir erkğin bir kıza yapmayacağı şakaları bie yapıyordu ona. Kız arkadaşım her ne kadar onun takılmalarından rahatsız olsa da hoşuna da gidiyordu aslında. Sonuçta çocukça şakalar işte. Bu şakalar bizi birbirimize bağlıyordu aslında. Birgün ben su içerken elimdeki şişeye vurmuş ve üzerimi ıslatmıştı. Ben de bir şişe suyu onun kafasından boşaltmıştım. Gözlerinde en ufak nefret yoktu. Gözleri heyecanla bana baktı. Yerimden fırladığım gibi çıktım sınıftan. Ben kaçtım o kovaladı. Bizim ders boş olduğu ve diğer sınıflarda ders olduğu için koridorlar bomboştu. Ben en alt katta temizlik eşyalarının konulduğu depoya saklanmıştım. 5 dakika filan geçmişti yoktu hala. Tam ben çıkıyordum ki karşımda beliriverdi. Gözgöze geldik. Gözleri parlıyordu ve yüzünde ilginç bit tebessümle sırıtıyordu. Tamam dedim çok özür dilerim. Gözümü kapadım ve oradan gitmesini bekliyordum. Ama onun nefes alıp verişinin sesini giderek daha yakınımda hissediyordum.Artık nefesi yüzüme değecek kadar yakındı bana. Gözümü açtım ve aramızda neredeyse hiç mesafe yoktu.Kolları benim omuzumun üzerinde gözünü dikmiş bana bakıyordu....

9 Şubat 2012 Perşembe

handovermouth

Hep bir soru var kafamda bu ara. Evet mi hayır mı? Evet dersem yalnızlığıma son verebileceğim. Birkaç gün,hafta,ay. Sonunda yine terk ediliş. Aşık olmadan birine evet demiş olacağım. Aşka inanıyor muyum? Hayır. O zaman neden illa ki aşk diye tutturuyorum. Belki de hala masallara inanıyorum. Hayaletlere,perilere,şirinlere de. Aşka inanmıyorum ama aşkı arıyorum. O zaman kendimi sonsuza dek yalnızlığa terk ediyorum. Olsun diyorum iki gün sonra biteceğine hiç başlamasın. Zaten başlamadan bitiyor tüm ilişkilerim. Hayır demeliyim yine. Zaten yalnızlığa kötü alıştım yapamam başkasıyla hiç. Yine kendi kendime konuşmaya mı başladım? En iyisi tek gecelik ilişki. Söylemesi ne tuhaf şey. Sanki en uzun gece. Bir ömür boyu sürecek. Öyleyse varım bu işe. Ama sabah olacak ve külkedisi olacağım,arabam da kabak. Ben zaten yapmadım yapamam. Yine aynı şarkı başladı. Burada son demeliyim yoksa duygusal şeyler yazacağım....

8 Şubat 2012 Çarşamba

DUVAR


Annemle eşcinselliğim arasında öyle ince bir duvar var ki. Annem oradan bakınca herşeyi gayet net görüyor,duyuyor. Bu duvar üç kelime ile yıkılabilecek bir duvar. Anne ben eşcinselim!  Bu üç kelime annemin en büyük korkusu. Çünkü gerçeğe tek engel bu üç kelime onun için. Annem bu incecik, bu şeffaf duvarın arkasına sığınmış. Herşeyi biliyor, herşeyin farkında. Ama görmemek,duymamak için gözünü kulağını tıkıyor. Herşeyin farkında ama sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Değişeceğimden emin şekilde o duvarı sağlam tutmaya çalışıyor. Söylemek istesem ağzımı kapatır ya da duymamış gibi yapar herhalde. Bana bunu da mı yaşatacaktın gibi bir cümle de etmeden duramaz. Sonra en yakın psikoloğa götürür ki şuan bile beni bunun için zorluyor.

Aslında bu duvarın olup olmaması hiçbir şeyi değiştirmeyecek çünkü herşey zaten ortada. Annem en çok korktuğu şeyin başına geleceğini biliyor. Hatta acıyacak mı diye sorarlar ya o da öyle soruyor bazen. Nasıl mı? Şüphelendiği birkaç kere bana açık açık sordu sen eşcinsel misin diye. Ben bu sefer duvarın arkasına saklandım. Yapamadım,evet diyemedim. O da üstelemedi zaten ama anladı eminim. Ama açık açık konuşmadıkça annemde hep bir umut olacak. Bu umut da hepimizi yok edebilir. En çok da beni yok ediyor. Artık hiçbir şeye gücüm yok. Her şeyi açıklamak için bir nedenim de yok. Uzun süredir kimseyle birlikte olmadım. Annem sorarsa aseksüelim diyeceğim ki öyleyim. En azından zaman kazanmış olurum. Şimdi durup dururken sığındığım duvarı yıkmak istemiyorum. Tek umudum var o da okulu bitirince buralardan uzağa gidip kendi yaşamımı kurmak. Belki bir gün şirinleri de görürüm :)

7 Şubat 2012 Salı

Travma mı beni doğurdu ben mi travmayı? BÖLÜM 2

Herşeyin ilkini o yaşatmıştı bana.İlk dokunuş,ilk öpüşme,ilk sevişme,ilk aşk,ilk nefret.O beni ben yapmamıştı aslında o benim kendimi bulmamı sağlamıştı her ne kadar büyük bir travma yaratmış olsa da ruhumda,bedenimde.Amcam hem en yakın arkadaşım hem en utanç verici aşkım hem de en karanlık sırdaşım.Bu konuyu ne o ne ben hiç konuşmadık,herşey kapandı.Fakat hala ara sıra rüyalarımda yeniden yeniden tekrarlıyor.Bu kurtulması imkansız bir hastalık.Bununla yaşamayı öğrendim.

Hayatımdaki bir diğer travma aslında travmadan öte ilk gerçek ilişkim yazlık yıllarımdaydı.Aseksüellikten homoseksüelliğe geçişti bu benim için.O da zorlu oldu aslında.Ben hiçbir zaman cinsellik ile ilgili birşey konuşmaz gözüm, kulağım,ağzım kapalı yaşardım.En yakın kız arkadaşımın kuzeni ile bir gece başbaşa kalmıştık bizim evde.Bana durup dururken pantolonumu çıkarmamı söyledi.Şok olmuştum.Olmaz,niye böyle birşey yapayım dedim.O da tamam beraber çıkaralım dedi.Ben yine olmaz dedim.Sonra o pantolonunu indiriverdi.Ben ağzım açık yüzüm kıpkırmızı kalakalmıştım.Baya bir ısrardan sonra benim de pantolonum yerdeydi.Birbirimize dokunmaya başladık.O benimkine ben onunkine.Onunki benimkine göre o kadar büyüktü ki şok olmuştum.Gözümü alamıyordum.Sonra popona da dokunmak istiyorum dedi.Ben yine şaşırdım kaldım.Olur dedim artık zaten olan olmuştu daha ne olacaktı.Olan oldu.Beni yatağıma yatırdı üzeime çıktı.Biz iki minik beden herşeyden habersiz-aslında ben habersizdim o gayet ne yapacağını biliyordu-orada ilk deneyimimizi yaşadık.Bu o kadar hoşuma gitmişti ki adeta benim gözümü,kulağımı,ağzımı açmıştı.Ondan sonra her fırsatta birlikte olduk.Sonra babam yazlığı sattı ve yollarımız sonsuza dek ayrıldı.

Sonra ortaokul çağlarına geldim ve yine içime kapanmıştım.Bana kapılarını açan bu sefer de internetin uçsuz bucaksız dünyası oldu.Mail kutuma birinden mesaj gelmişti.Bildiğin virüslü porno sitelerinden biri.Ben habersizce tıkladım karşıma kocaman bir fotoğraf çıktı.Ben oracıkta boşalmıştım.Aslında hetero porno resmiydi ama ben o erkeği görünce boşalmıştım.Sonra bana gelen tüm bu maileri itina ile gizli gizli açtım.Kadın vücudu bana tiksinç geliyordu ama erkeğin o kaslı vücudu,belirgin karın kaları ve daha aşağıda penisi beni zevkten deli ediyordu.Sonra bu mailler bana yetmez oldu ve ben internetin derin sularında sörf yapmaya başladım.Lise yıllarım da böyle sanal sanal geçti.Ben kendimi bulmuş ama kendim gibi birini bulamamıştım.

Lisede ilk aşk hüsranımı da yaşadım.İmkansız,platonik aşktı o.Aslında oldukça hetero biriydi.Ama ben ona aşıktım.Bana karşı davranışlarıyla beni kendine o bağladı aslında.Bir de en yakın kız arkadaşımın da ona aşık olduğunu öğrenince aşkımı sonsuza dek gömdüm içime.Ben sonsuza dek gerçek bir ilişki yaşayamayacağımı düşünürken sonra o da oldu ve ilk gerçek ilişkimi yine internetten tanıştığım biri ile yaşadım.Aşkım diyebildiğim,dokunabildiğim,sarılabildiğim biri.Çok ilginçti.Aşık değildim belki ama onu öyle yüceltmiştim ki en sonunda yere düşürdüm.Kırıldık,dağıldık.Sonra bir karara vardım artık gerçek aşkı bulmadan kimseyle beraber olmayacağım.Bu kararım yüzünden birçok kişiyi kendimden kendimi de başkalarındanuzak tuttum.Ama artk yoruldum gerçekten.Travmaları hep kendim yaratıyorum aslında.Yaşamak,var olmak başlı başına bir travma.Doğduğumuz ilk anda başlıyor aslında herşey.Kimden hoşlanacağını,neler yaşayacağını bilmeden ağlıyorsun.Doduğuna ,yaşayacaklarına ağlıyorsun belki de.Sonuç olarak ne yaşarsak yaşayalım hiçbirşey bizi başka birine çeviremez.Hayatımızda izler bırakır elbet ama biz o izlerle yaşamaya da alışırız.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Travma mı beni doğurdu ben mi travmayı? BÖLÜM 1

Eşcinsellik bir travma sonrası sendromu mu yoksa doğuştan gelen bir özellik mi?Tartışmalar süredursun ben bu duruma kendi yaşamımla açıklık getirmek istiyorum.Benim küçüklüğümle ilgili hatırladıklarım hep parça parça kesitler.Çocukluğumun büyük kısmı babannemlerde geçti.Ufak bahçeli bir evde her türlü hayvanlarla.Amcam ve halalarımla.Amcam benim ikinci babam sayılır.Benim için yapmadığı,yapmayacağı şey yok.Küçükken  halalarımın bebekleri ile oynamaya bayılırdım.Kafama bandanayı takar bütün evi süpürür,yemek pişirir,onlara yedirirdim.

Hiçbir zaman arabalardan,silahtan hoşlanmadım.Oyuncakçılardan hep barbi aldırırdım.Babamın terslenmelerini,erkek adamın ne işi var bunlarla demelerini  annemin o daha çocuk,alalım gönlü olsun,çocuk işte ne anlasın demelerini ve sonunda elimde en yeni barbi bebekle oyuncakçıdan ayrılmamızı çok net hatırlıyorum.Sonra bir de cinsiyetçi,ayırımcı Mcdonald's oyuncakları var.Hasta olurdum hepsini toplayacağım diye.Ama o nasıl şeydi bazen erkeklere ayrı kızlara ayrı oyuncaklar verirlerdi.Erkeklere klasik ya araba ya da action man,kızlara herbiri birbirinden güzel kıyafetli,farklı farklı saçlı barbiler.O action man'i de bi sevememiştim.Ne şöyle uzun saçları ne de farklı farklı kıyafetleri vardı.Ben hep kızlar için olan setleri tamamlardım.Herkes garip garip bakıyor,kıs kıs gülüyordu.Bunların farkındaydım ama ben onlardan hoşlanıyordum.

Sonra büyüdüm ilkokul çağına geldim.Yazlık almıştı babam.Benim yaş grubumda birçok çocuk da vardı.Biri de Ayşe adındaki kız arkadaşımdı.Tabi sadece arkadaştık.Ben sürekli onun yanında takılıyordum,onun bana ilgisi hoşuma gidiyordu.Bir de onun kuzeni vardı.O da bizimle yaşıttı.Üçümüz gezerdik.Ben Ayşe ile aynı sınıftaydım aynı zamanda.Onun yanına oturur,o hangi kalemi,defteri kullansa onun aynısını kullanırdım.Teneffüslerde erkekler maç yapardı biz de ip atlardık.Tabi ilkokulda homofobi o kadar olmuyor o yüzden rahattım.Hep kızlara özenir,onlara kendimi yakın bulur,onlarla oynardım.Ben de dahil herkes Ayşe'den hoşlandığımı sanıyordu ama benimkisi bir özentilikti.Onun benimle birlikte oturması,oynaması,yanımda olması aslında hoşuma gidiyordu ama hiçbir zaman ona karşı seksüel bir duygum olmadı.Aslında o yıllarda ne kızlardan ne de erkeklerden hoşlanıyordum.Yani aseksüeldim.Erkeklere de hep uzaktım.Birçok erkek arkadaşım vardı ama sonra onlar futbolu,arabaları,savaşçılık oynamayı seçti.Ben de kızlarla ip atlamayı.

Derslerim çok iyiydi.Amcam sağolsun bana zaten ilkokula gitmeden herşeyi öğretmişti.Onunla beraber sinemaya gider,beraber gezer,beraber uyur,beraber yıkanır,beraber yer içerdik.En yakın arkadaşımdı o benim.Herşeyin ilkini o yaşatmıştı bana............

LANETLİ gay



Biri beni lanetledi ama kim bilmiyorum.Belki de doğuştan lanetliyim ben.Lanetim yalnızlık.Her ne kadar bunda benim de bir payım olsa da karşıma çıkan herkesten ayrılmak zorunda kalıyorum.Zaten bu güne kadar sevgilim diyebileceğim 1 kişi oldu hayatımda.Evet 1.Ondan sonra hayatıma çok kişi girdi.Daha doğrusu girmek için zorladı fakat ben almadım.Ben çok zorluyorum belki de hayatı.Çünkü imkansızı arıyorum.Daha doğrusu kendime uygun birini arıyorum ki bu imkansız biri.Biri hayatıma giriyor.Tamam diyorum bu o.Sonra bir iki konuşuyoruz.Fakat kullandığı bir cümle,giydiği bir kıyafet ya da sevdiği bir şarkı...işte böyle alakasız bir şey beni ondan koparıyor.Sonra zaten anlıyorum ki o kişi o değil.Yaşam tarzı,hayat görüşü benim için çok önemli.Uyum olmazsa hiç başlamamalı bir ilişki.Sonra aniden gömüyorum kendimi yalnızlığın karanlık dünyasına.Bir de 35 yaş üstü sorunu var.Tamam 3-5 yaş büyük olabilir ama nedense benden hoşlananlar yaşlı başlı kişiler oluyor.22 yaşındayım ve olduğumdan da küçük gösteriyorum ama sorun nerede bilmiyorum.Ben kimseye senden hoşlanmadım,arama beni,seni istemiyorum diyemediğim için sürekli cevap bekleyen mesajlar,cevapsız aramalar oluyor.Aşka hiç bir zaman inanmadım zaten.Filmlerde romantik müzikler eşliğinde,duygusal bakışmalarla dolu birkaç sahneden ibaret benim için aşk.Gerçek değil yani sadece görüntü benim için.Aşk bana çok zorlama,çok yapmacık geliyor.Alo aşşkım nerdesin? Tamam aşkım hemen geliyorum. Günaydın aşkım......Iyyyykkk vıcık vıcık,yapay,zorlama cümleler.Evet ben de sevgilimle böyle konuşuyordum ama gerçekten de zorluyordum kendimi.Bir diğer sorunum da sevgililerimin benim kıyafetime,tarzıma karışması.Tamam yorum yapabilirler ona tamamen açığım.Ama sen kimsin ki benim gibi modayı bu kadar takip eden birine ya biraz daha bol giysen,yok daha koyu giysen,o çantayı takmasan dersin.Yok ben yalnızlığa katlanırım buna katlanamam.Evet ben kendi kendimi lanetlemekteyim.Şimdi yalnızlığıma gömülmeye gidiyorum.Hoşçakalın....

1 Şubat 2012 Çarşamba

Gizli Anların Yolcusuna...


Gizli anların yolcusu'nu dün bitirdim.Herkesin bildiği gibi kitap eşcinsel aşkı anlatıyor.Açıkça söylemek gerekirse bu aşkın başladığı sayfalara zor geldim.Yaklaşık 150.sayfalarda iki erkek gerçek duygularını anlayıp yakınlaşıyor.Tamam Ayşe Kulin'in dili öyle akıcı ki ne yazsa okunup gidiyor.Ama bir beklentim olunca 150.sayfalara zor ulaştım biraz heyecanlanırım,biraz duygulanırım ümidiyle.Kitabın sadece son bölümü biraz heyecanlı geldi bana o kadar.Onda da aşkın heyecanı değil herşey açığa çıktığı için yaşanan olayların heyecanı vardı.Kitapta tamam iki erkeğin aşkı vardı ama bu aşk gerçekten yüzeysel kalıyordu.Ne bir coşku,ne bir tutku vardı.Bu aşk beni bile çok fazla heyecanlandırmadan kitap bitti.Aşk vardı aslında ama yaşar gibi değil uzaktan seyreder gibiydik aşkı.Tamam Ayşe Kulin tabi ki de yaşadığını değil gözlemlediği,duyduğu ya da hayal ettiği şeyleri yazmış ama işte içine girememiş aşkın.Ama kitap bir dizi,bir film izler gibi hızla okunuyor ve bittiğinde eksik kalan duygularla içiniz tuhaf oluyor.Ben yine de Ayşe Kulin'i böyle bir konuyu dile getirdiği için tebrik ediyorum.Nasıl kadınla erkek arasında aşk gayet doğalsa iki erkek arasında da aşkın doğal olduğunu ve aşkın aslında cinsiyet,sınıf,ırk,dil,din ayırımı yapmadan yaşandığını söylemek istemiş.Ben okumanızı öneririm.

Weekend if'de!

Off of of if başlıyor.Ben yine tek kişilik öğrenci biletlerimle gideceğim filmlere.Bu film de listemde ama şimdiden fragmanı bile içimi kötü yaptı.Filmde ne yapacağım ben??